.png)
İş hukukunda eşit davranma ilkesi, işçi yararına işleyen,
genel, bağımsız ve nesnel bir hukuk kuralıdır. Ve amaç, uğranılan haksızlıkta
değil yararlanılan hakta eşitliği sağlamaktır. Bu ilkeyle işçiler arasında
yararlanılan hakta keyfi uygulamalarla eşitsizlik yaratılmasının önlenmesi
öngörülmüştür.
Eşit davranma ilkesi* tüm
hukuk alanında geçerli olup, İş Hukuku bakımından işverene, işyerinde çalışan
işçiler arasında haklı ve geçerli bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu
yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır.
Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı, işyerinde çalışan işçiler
arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte,
eşit davranma borcu, tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma
getirilmesini gerektirmemektedir. Bahsi geçen ilke, eşit durumdaki işçilerin
farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir.
Eşitlik İlkesi, en temel anlamda Anayasa'nın 10.
ve 55. maddelerinde ifade edilmiştir. 10'uncu maddede 'Herkes, dil, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir' kuralına yer verilmiştir. 55'inci
maddenin kenar başlığı ise 'Ücrette Adalet Sağlanması' şeklindedir. Eşit
davranma ilkesi, ayrıca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Avrupa Ekonomik Topluluğu Anlaşması, Uluslararası Çalışma Örgütünün
Sözleşme ve Tavsiye Kararlarında da çeşitli biçimlerde ele alınmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu sistematiğinde eşit
davranma borcu, işverenin genel anlamda borçları arasında yerini almıştır. Buna
rağmen eşitlik ilkesini düzenleyen 5'inci maddede, her durumda mutlak bir eşit
davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit
davranma borcunun varlığından söz edilmiş, ancak 'esaslı nedenler olmadıkça' ve
'biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça' bu
yükümlülüğün bulunmadığı vurgulanmıştır. İş Kanununun 5'inci maddesinin ilk
fıkrasında, dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi
sebeplere dayalı ayrım yasağı getirilmiştir. Belirtilen bu hususların tamamının
mutlak ayrım yasağı kapsamında ele alınması gerekir. İkinci fıkrasında ise, tam
süreli - kısmi süreli işçi ile belirli süreli - belirsiz süreli işçi arasında
farklı işlem yapma yasağı öngörülmüştür. Üçüncü fıkrasında cinsiyet ve gebelik
sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan işçiler bakımından iş
sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcunun varlığı özel
olarak vurgulanmıştır. İşverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle farklı
davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır. Dördüncü ve beşinci
fıkralarında ise, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında ayrım
yasağından söz edilmektedir. Maddede sözü edilen ücretin genel anlamda ücret
olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, prim vb ödemleri de kapsadığı
açıktır. Bundan başka İş Kanunu'nun 18'inci maddesinde sözü edilen sendikal
nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında
değerlendirilmelidir. Özetlendiği üzere, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5'inci ve
18/III'inci maddede sayılan haller, sınırlayıcı olarak düzenlenmemiştir.
İşçinin işyerinde olumsuzluklara yol açmayan cinsel tercihi sebebiyle ayrım
yasağı da buna eklenebilir. Yine tarikat, aşiret ve dünya görüşü gibi unsurları
esas alan bir ayrımcılık korunmamalıdır.
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı
davranmasının yaptırımı yine 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5'inci maddesinin 6'ncı
fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin dört aya kadar ücreti
tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep imkânı
bulunmaktadır. Eşit davranma borcuna aykırılığı ispat yükü işçide olmakla
birlikte anılan maddenin son fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, işçi ihlalin
varlığını güçlü biçimde gösteren bir delil ileri sürdüğünde aksi işveren
tarafından ispatlanmalıdır. Tekrarlamak gerekirse, eşit davranma ilkesi göre;
- İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal
düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım
yapılamaz.
- İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli
çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan
işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.
- İşveren, biyolojik veya işin niteliğine
ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında,
şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya
gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.
-Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet
nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel
koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı
kılmaz. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, Anayasa'nın 10'uncu maddesine
uygun olarak, İş Hukuku'nda eşit davranma ilkesine ilişkin özellikle kadınlara
yönelik pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelere yer verilmiştir.
Eşit davranma ilkesi göre, iş ilişkisinde veya
sona ermesinde eşit davranma ilkesine aykırı davranıldığında işçi, dört aya
kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı
haklarını da talep edebilmektedir. İşçi, eşit davranma ilkesine aykırı bir
şekilde çalıştığı ya da çalışmadığı süre zarfında yararlanamadığı haklarından
ve bunun dışında ek olarak yargı tarafından tayin edilecek olan ve üst sınırı
'dört aya kadar ücret' tutarındaki ayrıcılık tazminatından yararlanacaktır. Bu
tazminat tutarı, işçinin ücreti üzerinden hesaplanmakta ve hesaplamaya prim,
ikramiye ve parasal yardımlar dâhil edilmemektedir. Bununla birlikte,
işverenin, sendikalı olup olmama kriterine göre işçilere karşı eşit davranma
ilkesi hükümlerine aykırı hareket etmesi halinde, sendikal tazminata
hükmedilebilmektedir. Bu tazminat tutarı, dört aylık ücret sınırlamasına tabi
olmayan ayrı ve özel bir düzenlemedir.
*Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2008/27311,
K.2008/22096, T. 25.07.2008,
0 yorum:
Yorum Yazın
Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?